26 Ekim 2014 Pazar

Sahafta dans eden tozlu mavi çerçeve// 3

 




                                                          ***



Genç delikanlı gözleri yarı açık şekilde günün ağardığını annesinin odasında
olduğunu hissedince anladı. Saat sabahın 5 olmasına rağmen, hiç bu saatte
uyanmamıştı.elini istemsizce alnına götürmesiyle, alnında buz taneleri şeklinde
terler olduğunu fark etti. Rüyaların en fazla 7 saniye olduğunu eski bir bilim
dergisinde okumuş olmasına ragmen; bu tezin doğru olmadığını düşünerek
yatağından çıkmak istedi. Akşam yattığında kitap ayracı olarak bıraktığı
çerçeveyi uzanmak istese de onu yerinde bulamadı.o zaman yataktan cıkması
gerektini anladı.Annesine günaydın demek istediği sırada , annesi daha erken
davrandı.


- Sanırım bunu aradın değil mi oğlum?
- Evet anne . dün bir sahaf da buldum onu. Öylece durması ilgimi çekmişti.
- Çerçevenin içine baktın mı peki?
- Hayır anne, hiç aklıma gelmedi, daha doğrusu düşünmedim bile.


Annesi aldığı bu cevabı o kadar sevinmişti ki, yüzündeki gülümseme, her
tarafa aydınlatmaya yetecek cinstendi.elindeki çerçeveyi oğluna uzatarak,
tedirgin bir şekilde odadan çıkmış ve oğluna kahvaltı hazırlamanın yolunu
tutmuştu.


Genç delikanlı çerçevenin arkasına baktığında artık yataktan çıkmış ve
pencerenin önünde ayakta beklemekte ve bir eliyle de pencerenin
çerçevesine dokunmaktaydı.çerçevenin açılmış olduğunu hissedince
hemen annesinin yanına geldi.


- Anne çerçeveyi açtın sanırım.bu zorlanmış çünkü?
- Annesi bir anda başını çevirerek:Bunu nerden aldıysan yerini bırak.


Diyerek kahvaltısını odasına götürmüştü bile.
Aslında her şey çok basit gelişmesine rağmen annesini tedirgin eden bir
nokta vardı.annesi çerçevenin nereden alındığını biliyordu.Yıllar önce
çocuğuna hamile kalmadan bi kaç yıl önce hayatında biri vardı. Onunla
evlenme hayalleri kurarken, şimdiki kocasından hamile kalmış ve
sevgilisini o sahaf dükkanının önünde terk etmek zorunda
kalmıştı.sanırım o çerceve de sevgilisinin bıraktığı çerçeve olmalıydı.
Yaşanmışlıklar her zaman zamanda durduğu gibi durmuyordu. Peşine
bırakmamak için inat etmeleri bu yüzdendi sanırım. Yoksa başka bir
açıklama olamazdı. Şimdi mutluydu aslında, en azından bir çocuğu vardı,
bakmakla yükümlü olduğu.bu hayatın daha da kötüye gitmesini
isteyemezdi.


Tekrar çocuğuna dönerek, çerçeveyi geri bırakacağına dair ondan söz
istedi.kendisini doğruluk insanı olarak görerek, başkalarının eşyalarını
dokunulmaması gerektiğini, kendi de inanmasa da evladına
söyleyiverdi.Genç delikanlı da ne olduğunu anlamayarak yanlış bir şey
yaptığını düşünerek çerçeveyi bırakmak için sahafın yolunu tuttu. Hiç
sorgu sual etmeden söyleneni yapmak bir aile geleneğiydi ailede.
Kapıya vardığında içerde birkaç kişinin olduğuna bakmadan içeri girip,
çerceveyi bırakmak istediğini söyledi.gereksiz bi kaç orta da kalmış
sözlerden sonra cevap dahi almadığını düşünerek, pencerenin yanına, kapı
bitişiğine çerçeveyi bırakarak dışarı çıktı.evinin yolunu tuttugunda ise
akşam olmak üzereydi. Her zaman ki gibi odasına cıkıp annesinin sözünü
dinlemenin verdiği gururu içindeydi.


Taa ki o zamana kadar. Gece uyumak için sabahtan kalma düzeltmeyi
dahi unutmuş yatagının içine girip uykuya daldı.uyuyacağını hiç bu kadar
hızlı olacağını düşünmeyerek uykusuna daldı.
Uykuya dalmasıyla gördüğü rüyanın devamı bir dizi şeklinde olacağını hiç
tahmin etmemişti. En son Dona’ nın sevgilisinden ayrıldığını hatırlaması bir
tesadüf olamazdı.Çerçeve gerekeni yapmıştı, ikinci bir hayat genç delikanlının
rüyasında zuhur etmekte ve bir yaşam daha edinmiş olmanın tedirgin mutlulugu
onu içten içe yakmaktaydı. Ne anne bu rüyanın farkındaydı, ne de delikanlı
gördüğü rüyanın aslında annesinin geçmiş hayatı olduğunu bilmeyerek, yaşam
serüvenlerine devam etmekteydiler. (Son)


İbrahim Demiröz ‖ Sahafta dans eden tozlu mavi çerçeve// 3

19 Ekim 2014 Pazar

Sahafta dans eden tozlu mavi çerçeve// 2

 



O gün beraber yürüdükleri ıslak kaldırımın etkisinin bu derece sert ve hırçın
gececeğini ikisi de tahmin etmemişti.En azından Nihat böyle düşünüyordu.üç
yıl önce bulmuştu Nihat’ı mona.O zamandan beri de ‘’idare eder’’
denilebilecek az hasarlı bir ilişkiye devam etmekteydiler. Kendisinin İran
uyruklu olmasından dolayı belki dil öğrenmek hiç bu kadar kolay olmamıştı
Mona için.En azından’’ insan sevdiği için her şeyi yapar’’ sözünü ;Mona bu
şekilde yormuştu.Klasik türkçesisini kelimeler katarken de ara sokaklara
girerek konuyu Nihata nasıl açaçağını bir türlü kafasında
şekillendirememişti.


Mona, uzun boylu, saçlarının siyaktan diğer renklere geçmeye müsait,
yüzünde de görünmeyen bir yarası olan güzel bir kadındı.İstanbula
geldiğinde türbanını elinden ve başından eksik etmeyen mona , geçen bi kaç
halde tanınamaz bir hale gelmiş ve belli değişimler geçirerek, Nihatı her
zaman ki gibi şaşırtmıştı.Ara sıra kendi aralarında sohbet ederlerken,
burasının ve İzmirin farklı olduğundan bahsedip duran Mona, Nihatın bu
sözlerini anlamasını da beklemiyordu.Beklediği de olmuştu hiçbir şey
anlamamıştı.


Nihat ise okumaya çok hevesli olup da kardeşlerininin çok olması bahanesi
altında kalıp, ailesini idare etmesi gereken bir erkek olarak görünmesinden
dolayı, liseye kadar okuyabilmiş bir Bulgaristan göçmeni bir ailenin 3.
Çocuguydu.Annesini çok sevmesine rağmen küçük yaşta keybeymesinden
dolayı, o dönemden sonra hiçbir şeye çok fazla sevmemeye karar
vermişti.Yaşının 32 olduğu aklına ne zaman gelse bu fikrinin değişmesi
gerektiğini düşünür ve yüzünde anlamsız bir tebessüm oluşur,geçmesi için
biraz soluklanır, hayatına öyle devam eden biriydi.
O gün yolda yürürken Mona’ nın şu cümlesiyle şaşkınlığı bir derece daha
artmıştı..

MONA: Ben hamileyim, biliyor musun?

MONA: bunu sana uzun süre önce söylemek istemiştim ama hiç cesareti mi
toplayamamıştım, kusura bakma şimdi söylüyorum..

NİHAT: Hamile misin? Ama biz…

Sözünü tamamlamasını gerek kalmadan mona gereken ve aklındaki kuşkuları
Giderecek diğer açıklamayı yapmıştı bile..

MONA: ve çocuk senden değil..

İkisi de bir anda anlamsızca duraksadılar.Bu sözü duymak onu nedense hiç
şaşırtmamıştı.Ne demesi gerektiğini biliyordu ama susuyordu.Yağmurun
yağdığını tahmin ederek kenera çekilmek istese de içinden aslında daha fazla
yağmurun yağmasını ve ayaklarının takatinin kesilinceye kadar yürümek
istemesini şimdi daha iyi anlıyordu Nihat.


Mona sessizce beklemek yerine çantasını karıştırarak 3 yıl önce ona verdiği bir
mavi resim çercevesini,Nihata teslim etmekten başka bir şey yapamayacak kadar
güçsüz hissediyordu kendini…
Bir aile olduklarında bu çerçeveyi beraber doldurma yemini etmeleri sadece 3
yıl ve bir uzun sokak yürüyüşünden ibaret kalmış gibi duruyordu.Hiç bir şey
söylemeden ‘’hoşça kal’’ diyebilmişti mona. Yürümeye devam ederek yagmur
eşliğinde bir anda ordan uzaklaşmak isteyerek.Yürüdü..yürüdü ve
durmayacakmış gibi yürümeye devam etti mona.Ardına dahi bakmayarak…


DEVAM EDECEK…


İbrahim Demiröz ‖ Sahafta dans eden tozlu mavi çerçeve// 2

12 Ekim 2014 Pazar

Sahafta dans eden tozlu mavi çerçeve …


  


Durup baktı sadece,kapı sesine. Durmakta gelmiyordu içinden, ne de olsa
yetişmesi gereken bir toplantı, bir buluşma veya bir davet olmalıydı.Koşusturan
insanlar, yoksa niye görmezdi o çerçeveyi. Diye gecirdi içinden.o yine de
durdu.bekletti her şeyi.Hayatında bir kahve molası zamanı vermesi gerekseydi;
sanırım yine bu anı seçerdi.Doğru yaptığına düşünerek, tedirgin bir şekilde içeri
addım attı.Şaşırmıştı bu girişken isteğine ve olan olmuştu.içerideydi
artık,sahaftan içeri girmesi farklı bir dünya hissi oluşturacağına hiç tahmin
etmemişti.çerçeveye yöneldi..onu çeken çerçeveyi odaklanmak bu kadar nasıl
çekici gelmişti kendisini bir türlü anlam veremedi. Bir sesin duvarda
yankılanmasıyla kendine gelmesi bir oldu..


- Konuşayan biri bıraktı onu…
- Yani neden bıraktığını söylemedi mi?
- Hayır söylemedi..
- Sizde sormadınız yani?
- Sordum tabi ki diyerek diretti sözlerini… dedim ya dilsizdi, bende öylece
bir köşeye bıraktım..seyretmekte her yeri..sessizce


Şöyle bir göz gezdirdi etrafı.hep önündeki kitaplardan başlardı etrafı seyretmeyi,
filmlerden öğrenmişti bunu da. İlk tecrübesi bunu öğütlüyordu her
zaman,gülümsemesi kaçan kadın sandalyesine oturarak önündeki bulmacanın
çözümlerini bakarak çözüyordu. Sanırım zor geldiğini düşünerek, düşünme
gereksinimi hissetti.
Çerçeve niye bırakılırdı ki bir sahafa. Yabancıya emanet edilecek kadar önemli
mi görüyordu orayı. Değerini bilen birinin çıkacağını düşündüğünden midir
buraya gelmesi. Bir türlü aklındaki soruları çözüm bulamıyordu, belki de
bulmak istemedi. Artık cıkması gerekti oradan, ne de olsa her insan gibi işleri
olmalıydı…

- ‘’iyi günler dilerim’’ diyerek, kadınla göz göze geldi
- Çerçeveyi alabilirsin evlat. Bunun için geldiğin anlaşışıyor.
- Nereden anladınız bunu? Diyerek atıldı hemen, suçunu inkar eden bir
çocuk gibi.
- ‘’Tuttuğun kitabı hiç açmamandan evlat’’ diyerek tebessüm etti.



Çok sevinmişti buna aldığı gibi teşekkür etmeden kapıdan çıkması ve
uzaklaşması bir oldu. İçinde bir koşma isteği belirdi anlamsızca, hiç anlam
veremedi buna, böyle olması bir vücut refleksinden öteye geçen bir şeye
benziyordu.koşmaya başladı, her hızlı adımında düşünceleri de koşuyordu
onunla, hiç de durmaya niyeti yoktu düşüncelerin ve kendisinin de.. aksam
olmak üzereydi hemen eve gitmeliydi yoksa annesi nerde kaldığını
açıklamak için yalan atmak zorunda hissedecekti. Koca bir vaktini bir eski
kitap sahafında geçirdiğini inanacak çok az kişi vardı hayatında. Bu
düşüncelerle çırpınırken eve gelmişti bile, ayagına taşa vurmasının etkisiyle
içinden küfür etmek geldiyse de kendini tumuştu.. ne de olsa bugün onun için
güzel geçmişti. Hızlı adımlarla merdivenleri nasıl cıktıgını bir türlü
anlamadan odasına geçti ve kendisini tozlu çerçeveyle göz göze buldu…
Sahibini bulmalıyım bu çerçevenin diyerek yatağına uzandı ve elindeki mavi
cerçeveyi sarılarak kitanın arasına, ayraç misali koyarak, uykuya daldı…


Devam edecek…

İbrahim Demiröz ‖ Sahafta dans eden tozlu mavi çerçeve