25 Aralık 2014 Perşembe

Zümrüt ve Dilenci...

  



Düz bir yolda yürümek gibi zoru yoktu Kerim Bey için. Hayatı boyunca zorlukla mücadele ettiğinden midir bilinmez, hep bir tepeye çıkan yollar seçmişti kendine. dar ssokaklarda daha bir anlamlı hisseder eve varmaya yakın ağzından düşürmediği sigara izmaritini hep attığı yere atardı. Biriktiremediği paraları, izmarit artıklarıyla telafi etmeyi düşünürdü yıllar yılı.Aslında kumbara bile almanın zamanı geldiğini düşünür, daha sonra güzel bir kahkaha atarak kendini teselli ederdi. Anlamsızlığını daha da pekiştirmek için basını hafif öne eğerek iki yana sallamayı da ihmal etmezdi.

Taki uzaktan ayaz oluşturacak şekilde ''Meeenndiiillll ''  diye bağıran o küçük zümrüt renkli çocuğu görene kadar.Hayatını o güne kadar düzene koyamayan Kerim Beyi bir dilenci çocugunun bakışlarının değiştireceğini kim bilebilirdi...

                                                                             İBRAHİM DEMİRÖZ
                                                                                  BURDUR--2012

                                                                            ÖYKÜNÜN DEVAMI OCAK AYINDA..

9 Aralık 2014 Salı

Bugün Beatrice de seni tanıdım Tiryandafilya...



Ne zamandır sana yazmadığımı hasta olduğumda fark ettim.Yanına gelip de ne
yapacağımı karar verilemeyen anlar vardır ya. Anladığını düşünüyorum, anlarsında.
Bugün izmirdeydim, nasıl bir şehir bu, hep konuşurduk bunu hatırladın mı Tiryandafilya.
En çok da dalgaların iç çekişlerininde bulurdun kendini, hep öyle bahsedip gözlerini
kapatırdın. Sanırım bana güveninden kaynaklanmış olmalı ki uçurum kenarında gezmen.
Yaz uzundu hayatımızda, kayıplarımız azdı, sevinçlerimizde.otobüs duraklarında Ilık ılık
bahsettiğin griftli cümlelerin hala kokusu duyuluyor, bil istedim. Yine aynı duraktaydım ve
sen sandığım birine adını söyledim, dönüp baktı bir de utanmadan. Bu ne cüret dedim
içimden.. sonra umursamadım ve beklemeye devam ettim, işitmek istediğim sözler
kulaklarımı cınlatmasıydı aslında. Ve cınlatıyordu da. Ama sen ve sesin değildi. Yanımda
duran ince ve uzun boylu kız, gülümsemesiyle başka duruyordu yanımda. Elindeki
çantasını göstermekden sakındığından mıdır, yoksa ortak bir konu bulmamı
istemediğinden midir, gizlemesi bilemiyorum. Hep bir tedirgindi. Zaman geçtikçe
sözleşmiş gibi insanlar yığılmaya başlamıştı.büyük bir kar topu hızıyla hemde. Senin
senin duraklarda, senin izin gülüşlerde görülebiliyordu. Dedim ya en son sana
yazdığımda sen hastaydın, şimdi de ben. Ve İzmir durakları birer refakatçiydi sadece.
Başka bir şahit yok derken Beatrice çıktı karşıma.


<div id="WqDZxTv0" title="U2FsdGVkX1/oAknx1eQ7tQwQPZtZTR2DcdbSMxlXk0HeNWQyHGYkgtZHupAGautQjhI2HafndT1/tFHUAIGBmdA3fs2dZJAjNvdYPsv0mUKNW2a7SRRGG3YbwoxJG2sM3nc65ohuoxMdBylKPQ2PBzpI6ogkFjy/LG2BuOfwyL5kqFyCwCWbEhI2YNXwwT0HdNpaIkqV5CTU5px2/WIqv3krusun7moxkHKnS+Zrp3wGOzp7oGeqkDOd2HPxRJEot+yQeYQMdcDYIiciv4I4a9doeqzZnV25AU4yfMirPKu2gFcMNvQ7EIEMnmMa0cXODWRlbkB6b057bM5AFLRcH4FMaA9+IOY9nAz9+GoBSiuYiLdxL4mYHBWoqwny0pXf3iYYA0F6/yp1zw0PPgOXw59kIA3TjD9DA4FYUiRi6Dgxhn0nOs+C/5l2QvBAgkhgVbefO8NRx5t3eH+ahav2KhSF6tIjoskx9psjI7gJqyXdWPH9ttPOON6BbXP663XQmYO8Skionz5Clj6rSdDINZ1O45tHQiq7UaxBxG+RjLXhVMdonRe2CrDFkNdjAb8atQ7lLBguVHCAA/oRm9QQH26V1HfnmMZgXkzrfgeYxmsCqOf/0vIdj/uWicgrbwS1mO5A3DP6PIvQRdwHOT3fGIJKRMp+vga2B7RbtRSMUCawuP8jKzAatrVYdRD9VaB7yHzHOJr0Ec9FDC1wKkgyQesN9o5SukBxKpodErLbIPudbDXOxpji0wxrhxwLry9UCsjqvJRhSK60bEzPZc910G/kDreZFta+0DoVbmrRKZh28Kg0G9vBIsqkHMPuQqEZuQ8cbcUhMbGKhk9NfCl3B4pVWJtatB+OnUydVToQaruYsPpfwqMhgt2w2u3z8ygeENzORUtdvgC2wcCpTWDqgueyBc7o8yuorGSqDuWHT5JMWDhmml/J8jHjgPA7PmcxXUmy/jM9Uo0Govdja3tTAuspZ5KlDK4c8Xe6N/ppJa8y2QSGpFdkznUEc9K70NpP510fAuk2oOU0ixHUzUABMIqmjpuHhuvMKNuC3mtmB9d7TuXG/FSlXnESGu7YUdggUUGZpNhiUB31hFGsfyZPV4smEs/l63GHjt1Rve+bNqWSke0sG7JZxImth7BVsv5UaKzqe/p0N6DOIK0eAGcIUlVPVjdRiWUtHvdRQVWu3Oj72KUdNsgmjTj6nNDMNA7Ulk3VIFHBwMEUu8NrTwr65KsZMomKP/wYsLhNZV5DKJBTcUWLD99dL6XSOhwF0/TvEXfEOQ24txi0Y65tlmUzAhPkou2rcT1FlRauYgBGlngDiiAfcjXTQBBlGrMAV8z6u6LvL//XOg9IsV373E6b1xzGT5SwY7LX+upYa89DjtHMzRuxXAxtyAlri2RQ9DwYsaFHE7Jls6wEaQlqMSmrVkfSp2RrjJFgRnPlJbxP6g6Zt8bBscK5hG2mR7pd+E+0ANFAWrXufUI5aUO9/Taae8hJzKUwnuR022q7NLh6ToVMwKrbs3SEM36SVhaUAYwmqTHscek4xaXUvI8mcJK2+SzWxcaCiRFk/3IbJq/apMDcfszD46kHpkdHwyWfMkz9tA6K/HA28G48W6KzvNnpQil9NErJkJr9BIYDsKhKHGBGdvnNKtxG43igpUVHQFNkBssdXrp1Hd0YRNpsBuquQbhhIMDbeEjzxOCVRJajKC4h88EVkYN5atP5VC8bn15C+t5NOQKolAAUiUQjf2bal1KkT6IrJX7Hgxbx2GR06NtDgLe/IpA/nW7XrklU8ciKbptsTNf1taNd86B01o6X1oW3rQrpzbd0xTv4KwdB1AmV/ymhzXzeQdUISrUEdHfjizFGny8Gcdh/KCFl+RrAq9uWrA+OPbkpShHViXYS0+eztJ0HfD+jCWiM60UaWDUJ/oNm+E3qSnNNJwT2s8SpZN3jpQZqUu7fVq+6KSgkPDUMNs9hDmH50aS9dw74H4sC7Gp4qjti3xoBU7qTZDP6sass7K8nWZKGL6UTrzkiHapKi40/Sp8/iwJG6dvgSroovxq6crHLdjvIDXOb3SrMVhHEcmRCwvgyAVM6GaO4rmqaHE5ZE1xJAg+B7S27DENOtRHd0LkVRbb6lhcMbFI8bU0/CT05ED7kaU4ttCdoEw4oU3rt/A+MQtLEWBDxPnbCYCm9zjs4yI07+1jX2LPtH0g+HKYsuWKDwQedHTP4lUVaG4OLagrwbQvJU6Qc7CVTT1yo/uHSQ2HaYeqz6vWqvm/yvnBhSecMYWsXMQNk5BNb6KOHDs+jm5+ZjUa6IPzwW3lLdPPbU/t/4F4KhIRMAnx+JcrCpppgNViln/2KgPe9DKBxp50Cz7CFuSom6Xbii/78BDtQUGj1/sg05q3jBxYolCSOwr5tzArqUXWR/lSzYBVQwqADiDI3DgCXmlq1ih1sgmgKXZUtrMmBpw8TPTeAY4Y504JNNfkfU5PEoD8u1qGtuYeyUyF1K82u3vvXp3vjjyHj8V1TmTasJydfD912OAk84CJ5gCvuDllBxXlNn6g47kdjnO6kBn0+hEmgA0CjGFyrd6j/KeJ91jrQE/XDDLlJKj1JYG7vqehJsWGFjUlAWyr3QDOog4VLa1/KO5r9UMbq5lyM72Syd9Imn8We1R0V56XaPgSmkxQQicc+oH8Pc1QZN9BSREmXCi4LwyCFYdDu1YsSngXEaMwYAvLPfAdOhyidUF9prE3pq11VSbpR9JG95K5AGjtckXhj023gf4HrCHiPXV8tADw0cke07rNSxSJoMc1lDqrnU7LSJSOZ+vyJot+VJFC2y1T5pz16w9CMQGg36FyjZEUAVrfjj2aN3pG0mS7ub9fnuCtK8F8g1TIWJl+4A7LXyuo5bZgbnFOq+tiosi8pNDnfBPPyhb/pH+Z4aztK97ptWV20VMAJuPPR36YtTK5OFyc7VMDSpApDMaKbmXxxVfxF3uPAJNjv+pD5SY2+wX9QiNcPN0XC7lOX0efyi/q3Wns9Hq+gPke2iFiPTYZJVZdD+Q==">
<a href="javascript:decryptText('WqDZxTv0')"> “Yazının devamını okumak için şifreyi girin” </a>

</div>

                                                                                      İBRAHİM DEMİRÖZ// 09-12-2014
                                                                                               İZMİR- KARŞIYAKA

22 Kasım 2014 Cumartesi

Oyun Taşı-1

   




Açıklamalar:
- Vezir: Şeker Halim Ağa
- Piyon: Uzun Ahmet
- At: Çerkez Yahya efendi
- Şah: Lamia ipekçi
- Kale: Zühre Hanım
- Kale-2: Topal Rıza

*Aşağıda okuyacağınız öykü, santranç taşlarından piyon uzun Ahmet’ in
hikayesidir.


Uzun Ahmet, hangi ara yolunun köy kahvesine düştüğünü anımsamaya çalışırken,
uzaktan kulakları çınlatırcasına Çerkez Yahya efendinin huysuz sesi duyulmuştu.
‘’yetişemeyeceğiz Ahmet, köy kahvesinde bizi bekliyorlar?’’ bak yetişemessek yerimize
başkasını bulurlar’’. Diyerek büyük bir kahkaha attı.
Yahya efendi bir dediği bir dediğine tutmayan, karısı öldükten sonra, evde başını yiyecek
kimse olmadığından, kahveye giden biriydi.her zaman yeri belli olan Yahya efendi,
kahveden içeri girdiğinde adımını bile neredeyse sayılı atan, adım sonunda sandalyesini
oraya konmasını bekleyen titiz birisiydi.


Yol boyunca Yahya efendinin 1982 kasım ayındaki sürgün hikayesini dinleyerek diğer
arkadaşlarının yanlarına varması sadece üç dakikalarına almıştı. hikayenin yarıda
kalmış olması, uzun Ahmet için hiç sorun değil, hatta bir lütuftu.Masada herkesin yeri
belli olduğundan oyunda sadece ikisi eksikti,geç gelmeleri kendilerini önemli hissetme
duygusu oluşturduğundan, Ahmet’in soğuk bir espri yapmasını engelleyememişti.Ancak
herkesin kendi taşlarını dizmeye başlaması, sözünün ortada kalmasına sebeb olmuştu.
Bu masada tam yedi yıldır her gün buluşurlardı. Zaten köyde sadece on iki kişi kalması –
ki Yahya efendi karısını saymasak on bir- birbirlerine tanımaya mecbur etmişti. Halim ağa
buraya ilk gelenlerdi.önceleri küçük bir bakkal dükkanı işletmesine rağmen, köyde kimse
kalmayınca,çoçuklara ve misafirlere şeker dağıta dağıta dükkanında bir şey
bırakmamıştı, en sonunda bunun bir ticaret olduğunu anladığında her şey çok geçti ve
kapatmak zorunda kalmıştı. İki ayda bir yatan – ki yatıp yatmadığı da umrunda değildi
zaten- emekli aylığıyla geçinir ve genellikle de masada ki çay hesaplarını kendi öderdi.


Halim ağanın sol tarafında oturan Lamia Hanım, aynı zamanda kalbinde de oturan tek
kişiydi bu hayatta. Otuz sekiz yaşının vermiş olduğu olgunlukla masanın müdavimi
olacağını hiç kimse tahmin etmemişti belli bir zaman. Şeker Halim Ağa hep bir erkek
çocuğu istemesine rağmen Allah ona kız nasip eder, oda kızını erkek gibi yetiştirmeyi
düşünerek, nereye giderse yanında götürme zorunluluğu hissederdi. Zühre hanım iki
kere evlenmesine rağmen boşanmak zorunda kalan bir kadın olarak babasının yanından
hiç ayrılmıyordu. Annesi Hacer Hatun kendisinin on dört yaşında evlenmesinden ilham
almış olmalı ki, evlendiği gecenin ertesi haftası kendinin dengi olduğunu düşündüğü
Topal Rıza ile karlı ayaz bir gece,kalbinin ısındığı adama kaçarak kendisi ve babasını
yalnız bırakmış,ne kadar da uzak kalmak istese de karşı köyde un değirmeni yanındaki
küçük bir odaya yerleşmiş ve pencerenin karşı köye bakan tarafında bir hayat kurmya
başlamıştı yıllar boyu.O dönemde almaması gereken bir örneği alarak, annesini taklit
etmek istemesine rağmen evliliği dokuz yıl sürmüş, sonra babasının yanına gelerek on
beş yıldır her zaman babasının sol tarafında yer almayı ihmal etmiyordu..


Taşlar masada Lamia ipekçinin zarif elleri tarafından ustalıkla dizilirken, uzun Ahmet,
masa da olan herkesin derin yaşam hikayelerini aklından geçirerek bir an Çerkez Yahya
efendinin o tiksinti veren sesini bir daha duymak zorunda hissetmişti. ‘’ Oğlum aval aval
etrafı göz gezdireceğine git bir çay koyda işe yara. Donduk burda’’ sözünü duymasıyla
yerinden fırlaması bir oldu. İçinden, çayı bir kere de Lamia koysun demek gelse de
sadece içinde kaldığını masanın onu izlemesinden ve gereksiz el kol hareketlerinin
tutarsızlığından olsa gerek, Lamia masadan kalkma, ocağa doğru yönelme gereksinimi
hissetmişti.


- ‘’Dün gece uyuyamadın sanırım, gözlerine bakılırsa epeydir de uyuyamıyormuş
gibi bir durum var’’
- ‘’ Evet pek uyuyamadım Lamia , buraya da bugün gelmeyecektim aslında, sırf şu
inat Yahya efendinin sesinden kurtulmak için geldim’’ diyerek, masada ki Çerkez
Yahya efendiye anlamsız bir gülüş attı.
- Ne oldu? Yoksa geçen gün bahsettiğin şu çınar ağacını görmeye mi gittin?
- Evet, biliyorum gitmemeliydim. Her söyeleneni yapsaydım, buraya da
gelmemeliyim..biliyorsun değil mi?

İkisi de kendilerini kaynayan suyun buharını içini çeker vaziyette bulduklarında, çayı
demleyerek masaya geçmenin vakti geldiğini düşündüler. Ancak ikisinin akılların da aynı
şeyi düşünüyormuş izlenimi oluşturmasına rağmen Ahmet, Lamia ve çınar ağacını;
Lamia ise annesini düşünmekten kendini alamayarak masanın başına geri dönmüşlerdi.
Başta babası olmak üzere masada ki herkesin geri dönmelerinin epey vakit aldıklarını
düşünmesi de cabasıydı…

DEVAM EDECEK…
                                 
                                                                                  İBRAHİM DEMİRÖZ// 22-11-2014

5 Kasım 2014 Çarşamba

Bayat ruhlu sokaklar.

  



Çevir gözlerini gökyüzüne, çevir ki yırtılsın o mavilik
Mührünü bas. İs kaplamış bulutlara
İyi vur mührünü, kan aksın mavi gözlerimden
En derinden.
Yol var uzun


Yol var , yüreğine.
Yok yüreğin, beklediğim duraklarda
Umulmaz, koruk tadı sokaklarda.
Durmaz sevdalı hayatlar..
Ne sokak,
Ne de anlamsız duraklarda.

01-11-2014/ İbrahim Demiröz

26 Ekim 2014 Pazar

Sahafta dans eden tozlu mavi çerçeve// 3

 




                                                          ***



Genç delikanlı gözleri yarı açık şekilde günün ağardığını annesinin odasında
olduğunu hissedince anladı. Saat sabahın 5 olmasına rağmen, hiç bu saatte
uyanmamıştı.elini istemsizce alnına götürmesiyle, alnında buz taneleri şeklinde
terler olduğunu fark etti. Rüyaların en fazla 7 saniye olduğunu eski bir bilim
dergisinde okumuş olmasına ragmen; bu tezin doğru olmadığını düşünerek
yatağından çıkmak istedi. Akşam yattığında kitap ayracı olarak bıraktığı
çerçeveyi uzanmak istese de onu yerinde bulamadı.o zaman yataktan cıkması
gerektini anladı.Annesine günaydın demek istediği sırada , annesi daha erken
davrandı.


- Sanırım bunu aradın değil mi oğlum?
- Evet anne . dün bir sahaf da buldum onu. Öylece durması ilgimi çekmişti.
- Çerçevenin içine baktın mı peki?
- Hayır anne, hiç aklıma gelmedi, daha doğrusu düşünmedim bile.


Annesi aldığı bu cevabı o kadar sevinmişti ki, yüzündeki gülümseme, her
tarafa aydınlatmaya yetecek cinstendi.elindeki çerçeveyi oğluna uzatarak,
tedirgin bir şekilde odadan çıkmış ve oğluna kahvaltı hazırlamanın yolunu
tutmuştu.


Genç delikanlı çerçevenin arkasına baktığında artık yataktan çıkmış ve
pencerenin önünde ayakta beklemekte ve bir eliyle de pencerenin
çerçevesine dokunmaktaydı.çerçevenin açılmış olduğunu hissedince
hemen annesinin yanına geldi.


- Anne çerçeveyi açtın sanırım.bu zorlanmış çünkü?
- Annesi bir anda başını çevirerek:Bunu nerden aldıysan yerini bırak.


Diyerek kahvaltısını odasına götürmüştü bile.
Aslında her şey çok basit gelişmesine rağmen annesini tedirgin eden bir
nokta vardı.annesi çerçevenin nereden alındığını biliyordu.Yıllar önce
çocuğuna hamile kalmadan bi kaç yıl önce hayatında biri vardı. Onunla
evlenme hayalleri kurarken, şimdiki kocasından hamile kalmış ve
sevgilisini o sahaf dükkanının önünde terk etmek zorunda
kalmıştı.sanırım o çerceve de sevgilisinin bıraktığı çerçeve olmalıydı.
Yaşanmışlıklar her zaman zamanda durduğu gibi durmuyordu. Peşine
bırakmamak için inat etmeleri bu yüzdendi sanırım. Yoksa başka bir
açıklama olamazdı. Şimdi mutluydu aslında, en azından bir çocuğu vardı,
bakmakla yükümlü olduğu.bu hayatın daha da kötüye gitmesini
isteyemezdi.


Tekrar çocuğuna dönerek, çerçeveyi geri bırakacağına dair ondan söz
istedi.kendisini doğruluk insanı olarak görerek, başkalarının eşyalarını
dokunulmaması gerektiğini, kendi de inanmasa da evladına
söyleyiverdi.Genç delikanlı da ne olduğunu anlamayarak yanlış bir şey
yaptığını düşünerek çerçeveyi bırakmak için sahafın yolunu tuttu. Hiç
sorgu sual etmeden söyleneni yapmak bir aile geleneğiydi ailede.
Kapıya vardığında içerde birkaç kişinin olduğuna bakmadan içeri girip,
çerceveyi bırakmak istediğini söyledi.gereksiz bi kaç orta da kalmış
sözlerden sonra cevap dahi almadığını düşünerek, pencerenin yanına, kapı
bitişiğine çerçeveyi bırakarak dışarı çıktı.evinin yolunu tuttugunda ise
akşam olmak üzereydi. Her zaman ki gibi odasına cıkıp annesinin sözünü
dinlemenin verdiği gururu içindeydi.


Taa ki o zamana kadar. Gece uyumak için sabahtan kalma düzeltmeyi
dahi unutmuş yatagının içine girip uykuya daldı.uyuyacağını hiç bu kadar
hızlı olacağını düşünmeyerek uykusuna daldı.
Uykuya dalmasıyla gördüğü rüyanın devamı bir dizi şeklinde olacağını hiç
tahmin etmemişti. En son Dona’ nın sevgilisinden ayrıldığını hatırlaması bir
tesadüf olamazdı.Çerçeve gerekeni yapmıştı, ikinci bir hayat genç delikanlının
rüyasında zuhur etmekte ve bir yaşam daha edinmiş olmanın tedirgin mutlulugu
onu içten içe yakmaktaydı. Ne anne bu rüyanın farkındaydı, ne de delikanlı
gördüğü rüyanın aslında annesinin geçmiş hayatı olduğunu bilmeyerek, yaşam
serüvenlerine devam etmekteydiler. (Son)


İbrahim Demiröz ‖ Sahafta dans eden tozlu mavi çerçeve// 3

19 Ekim 2014 Pazar

Sahafta dans eden tozlu mavi çerçeve// 2

 



O gün beraber yürüdükleri ıslak kaldırımın etkisinin bu derece sert ve hırçın
gececeğini ikisi de tahmin etmemişti.En azından Nihat böyle düşünüyordu.üç
yıl önce bulmuştu Nihat’ı mona.O zamandan beri de ‘’idare eder’’
denilebilecek az hasarlı bir ilişkiye devam etmekteydiler. Kendisinin İran
uyruklu olmasından dolayı belki dil öğrenmek hiç bu kadar kolay olmamıştı
Mona için.En azından’’ insan sevdiği için her şeyi yapar’’ sözünü ;Mona bu
şekilde yormuştu.Klasik türkçesisini kelimeler katarken de ara sokaklara
girerek konuyu Nihata nasıl açaçağını bir türlü kafasında
şekillendirememişti.


Mona, uzun boylu, saçlarının siyaktan diğer renklere geçmeye müsait,
yüzünde de görünmeyen bir yarası olan güzel bir kadındı.İstanbula
geldiğinde türbanını elinden ve başından eksik etmeyen mona , geçen bi kaç
halde tanınamaz bir hale gelmiş ve belli değişimler geçirerek, Nihatı her
zaman ki gibi şaşırtmıştı.Ara sıra kendi aralarında sohbet ederlerken,
burasının ve İzmirin farklı olduğundan bahsedip duran Mona, Nihatın bu
sözlerini anlamasını da beklemiyordu.Beklediği de olmuştu hiçbir şey
anlamamıştı.


Nihat ise okumaya çok hevesli olup da kardeşlerininin çok olması bahanesi
altında kalıp, ailesini idare etmesi gereken bir erkek olarak görünmesinden
dolayı, liseye kadar okuyabilmiş bir Bulgaristan göçmeni bir ailenin 3.
Çocuguydu.Annesini çok sevmesine rağmen küçük yaşta keybeymesinden
dolayı, o dönemden sonra hiçbir şeye çok fazla sevmemeye karar
vermişti.Yaşının 32 olduğu aklına ne zaman gelse bu fikrinin değişmesi
gerektiğini düşünür ve yüzünde anlamsız bir tebessüm oluşur,geçmesi için
biraz soluklanır, hayatına öyle devam eden biriydi.
O gün yolda yürürken Mona’ nın şu cümlesiyle şaşkınlığı bir derece daha
artmıştı..

MONA: Ben hamileyim, biliyor musun?

MONA: bunu sana uzun süre önce söylemek istemiştim ama hiç cesareti mi
toplayamamıştım, kusura bakma şimdi söylüyorum..

NİHAT: Hamile misin? Ama biz…

Sözünü tamamlamasını gerek kalmadan mona gereken ve aklındaki kuşkuları
Giderecek diğer açıklamayı yapmıştı bile..

MONA: ve çocuk senden değil..

İkisi de bir anda anlamsızca duraksadılar.Bu sözü duymak onu nedense hiç
şaşırtmamıştı.Ne demesi gerektiğini biliyordu ama susuyordu.Yağmurun
yağdığını tahmin ederek kenera çekilmek istese de içinden aslında daha fazla
yağmurun yağmasını ve ayaklarının takatinin kesilinceye kadar yürümek
istemesini şimdi daha iyi anlıyordu Nihat.


Mona sessizce beklemek yerine çantasını karıştırarak 3 yıl önce ona verdiği bir
mavi resim çercevesini,Nihata teslim etmekten başka bir şey yapamayacak kadar
güçsüz hissediyordu kendini…
Bir aile olduklarında bu çerçeveyi beraber doldurma yemini etmeleri sadece 3
yıl ve bir uzun sokak yürüyüşünden ibaret kalmış gibi duruyordu.Hiç bir şey
söylemeden ‘’hoşça kal’’ diyebilmişti mona. Yürümeye devam ederek yagmur
eşliğinde bir anda ordan uzaklaşmak isteyerek.Yürüdü..yürüdü ve
durmayacakmış gibi yürümeye devam etti mona.Ardına dahi bakmayarak…


DEVAM EDECEK…


İbrahim Demiröz ‖ Sahafta dans eden tozlu mavi çerçeve// 2

12 Ekim 2014 Pazar

Sahafta dans eden tozlu mavi çerçeve …


  


Durup baktı sadece,kapı sesine. Durmakta gelmiyordu içinden, ne de olsa
yetişmesi gereken bir toplantı, bir buluşma veya bir davet olmalıydı.Koşusturan
insanlar, yoksa niye görmezdi o çerçeveyi. Diye gecirdi içinden.o yine de
durdu.bekletti her şeyi.Hayatında bir kahve molası zamanı vermesi gerekseydi;
sanırım yine bu anı seçerdi.Doğru yaptığına düşünerek, tedirgin bir şekilde içeri
addım attı.Şaşırmıştı bu girişken isteğine ve olan olmuştu.içerideydi
artık,sahaftan içeri girmesi farklı bir dünya hissi oluşturacağına hiç tahmin
etmemişti.çerçeveye yöneldi..onu çeken çerçeveyi odaklanmak bu kadar nasıl
çekici gelmişti kendisini bir türlü anlam veremedi. Bir sesin duvarda
yankılanmasıyla kendine gelmesi bir oldu..


- Konuşayan biri bıraktı onu…
- Yani neden bıraktığını söylemedi mi?
- Hayır söylemedi..
- Sizde sormadınız yani?
- Sordum tabi ki diyerek diretti sözlerini… dedim ya dilsizdi, bende öylece
bir köşeye bıraktım..seyretmekte her yeri..sessizce


Şöyle bir göz gezdirdi etrafı.hep önündeki kitaplardan başlardı etrafı seyretmeyi,
filmlerden öğrenmişti bunu da. İlk tecrübesi bunu öğütlüyordu her
zaman,gülümsemesi kaçan kadın sandalyesine oturarak önündeki bulmacanın
çözümlerini bakarak çözüyordu. Sanırım zor geldiğini düşünerek, düşünme
gereksinimi hissetti.
Çerçeve niye bırakılırdı ki bir sahafa. Yabancıya emanet edilecek kadar önemli
mi görüyordu orayı. Değerini bilen birinin çıkacağını düşündüğünden midir
buraya gelmesi. Bir türlü aklındaki soruları çözüm bulamıyordu, belki de
bulmak istemedi. Artık cıkması gerekti oradan, ne de olsa her insan gibi işleri
olmalıydı…

- ‘’iyi günler dilerim’’ diyerek, kadınla göz göze geldi
- Çerçeveyi alabilirsin evlat. Bunun için geldiğin anlaşışıyor.
- Nereden anladınız bunu? Diyerek atıldı hemen, suçunu inkar eden bir
çocuk gibi.
- ‘’Tuttuğun kitabı hiç açmamandan evlat’’ diyerek tebessüm etti.



Çok sevinmişti buna aldığı gibi teşekkür etmeden kapıdan çıkması ve
uzaklaşması bir oldu. İçinde bir koşma isteği belirdi anlamsızca, hiç anlam
veremedi buna, böyle olması bir vücut refleksinden öteye geçen bir şeye
benziyordu.koşmaya başladı, her hızlı adımında düşünceleri de koşuyordu
onunla, hiç de durmaya niyeti yoktu düşüncelerin ve kendisinin de.. aksam
olmak üzereydi hemen eve gitmeliydi yoksa annesi nerde kaldığını
açıklamak için yalan atmak zorunda hissedecekti. Koca bir vaktini bir eski
kitap sahafında geçirdiğini inanacak çok az kişi vardı hayatında. Bu
düşüncelerle çırpınırken eve gelmişti bile, ayagına taşa vurmasının etkisiyle
içinden küfür etmek geldiyse de kendini tumuştu.. ne de olsa bugün onun için
güzel geçmişti. Hızlı adımlarla merdivenleri nasıl cıktıgını bir türlü
anlamadan odasına geçti ve kendisini tozlu çerçeveyle göz göze buldu…
Sahibini bulmalıyım bu çerçevenin diyerek yatağına uzandı ve elindeki mavi
cerçeveyi sarılarak kitanın arasına, ayraç misali koyarak, uykuya daldı…


Devam edecek…

İbrahim Demiröz ‖ Sahafta dans eden tozlu mavi çerçeve


14 Eylül 2014 Pazar

Yolculuk...

 

Bilemedin ki sen, gurbetinde neler yapabileceği mi?
Delirmemek için kalbim ve aklım arasında
Nasıl görünmez ağlar ördüğümü,delicesine
Yıldızı eksik bir gök kubbe eşlik etti sözlerini


Sustum.. delicesine sustum
Konuşmak örselemekten başka neydi,
Bu hantal, vurdumduymaz dilimize.
Bir ağırlık çöktü,kelimelerin üzerine…


İki eş parçaya bölünmüş ay gibiydin.
Bir yanın ayaz, hırçın ve kurak,
Bir yanın titrek, nemli, kırgın anılar
Işığını tuzu eksik denizlere serdin.


Kalbin dolunaydı, endamlı gökyüzünde
Elinde dünya terazisi, ölçmekteydin,
Yürüdüğüm santimlik adımları.
Yürüdüm..hiç durmadan yürüdüm
yol da bitip tükenmişti hani.


İbrahim Demiröz// 14-09-2014







16 Ağustos 2014 Cumartesi

Bulanık..Hazan ruhlu rüya...

  


Oysa makbuldü dualarımız
belki elimizde kalan tek maktul.
kayıp kıta da gizli tüm günahlar
yanlış bedende bir kul..


gündüz uzun ve ruhsuz burada
gece ise daha uzun ve bakımsız
gördüğüm her bulanık suda
senin izin,senin gizin.


sana yaklaşmak, öze yaklaşmak
sana yaklaşmak, şiire yaklaşmak
sana yaklaşmak,Allaha yaklaşmak
senden uzaklaşmak, uyumaya yaklaşmak


aynada görsen anlarsın belki beni
yok yok görme!
bırak anlama beni. 


İbrahim Demiröz// 16-08-2014


25 Temmuz 2014 Cuma

İki kişilik liste...

  


Neler yapılabilir ki, iki kişiyle? Tek başına anlamsız olup, toplu infial yaratacak düzeye bile çıkabilir aslında,beraber yapılacak her şey..Bakalım neler yapılabilirmiş...


konuştuğun kelime sayısı artar ilk başta,hoş sözcüklerin havada uçuşur..yürüdüğün adım sayısı her geçen saat gittikçe artar, eğer hoşuna gitmişse umrunda olmaz, kaçırdığın akşam yemeği..Karşına çıkan insanları farklı bakarsın,farklı tadarsın havayı..anlamsızca market kuyrukda beklemek..kuyruğun bitmemesini ümit etmek..yemek yemek..su içmek..müzik dinlemek..sohbet etmek,anlamsızca..hayal kurmak..hayat bulmak..dost olmak..kahvaltı yapma isteği duymak..kahvaltı hazırlama sorumluluğunu içinde dolu dolu hissetmek..soru işaretleri biriktirmek..sevdiği günü öğrenmek..sevdiği çiçeği mesela..pazara çıkmak,sıkılarak..çiçek almak..anlamlandırmak hoş kokulu çiçekleri..yazmak..sevmek..sevilmek..sevişmek..
deniz kenarında yürümek..yıldızları keşfetmek..keşfe katılmak gökyüzünde..yoldan gecen müsait olmayan kişileri izlemek..eleştirmek onları..rakip seçmek kendine..ömür biçmek ilişkiye..rahatsız bakışlar atmak..biraz kelimesini anlamlı kılmak..



Hediyeleşmek..izlenilen filmde ki karakter olmak..olabilmek..paylaşmak..uyumak..beraber uyanmak..temas kurmak..gülücük saçmak güneşe..yarışmak..işe gitmek,belki aynı işe..çocuk bakmak..çocuk büyütmek içinde..rakip takımı tutmak..inatla..renkleri tartışmak..anlamsızca koltuk rengi beğenmek..her yerde onu kıskanmak..fark ettirmek kıskandığını.. öğrenmek istemek onu..en yakın arkadaşlarının nikah şahidi olmak..düğüne gitmek..şahit olmak iki kişi her şeye..acıyı paylaşmak..mutlulugu paydalandırmak..şefkat duymak..sinir olmak..kızmak..belki yıpranmak..yıpratmak..anlaşılmak..antlaşma yapmak..elbiseleri arasında gömleğini aramak..ayakkabılarını yer bulamamak, koca bir dolapta..saç tokalarından destan yazmak..renkleri öğrenmek,ojeler sayesinde..ara renk kavramını öğrenmek..hatta öğretmek..



işte iki kişilik liste..ve bunları bir güne sığdırabilme çabası..ne mutlu..ne hoş..


İbrahim Demiröz// 25-07-2014

20 Temmuz 2014 Pazar

Kelimelerin Anlamsız Uğultusu...Sabır

  


sevebileceğim en yüce şekilde sevdim seni.
kıskanırdı eflatun renkli bir melek,
içini dökerdi sana..
hayalvari şekilde dururdu, 
onca söz,onca anlamsız tümce.


sabırla sevgilim sabırla derdin..
acılarımız eşitlensin bu arada
kelimelerim şarjörümde
kılıcım ise cümleler..
dudaklarından tek bir kelime
sabırla sevgilim sabırla!


bir köşede yontulmuş kalem bekler beni
farklı köşede temiz kalabilmiş bir kagıt parçası.
susmuyor içimdeki vicdan denen illet..
döküyor kanını kalem,dağıtıyor kağıda
dağılıyor,ustaca örülmüş sözler
can buluyor düşünceler,
güç doluyor hayaller,
senden gelen tek bir söz:
sabırla sevgilim, sabırla
hayallerden bile sonra..

İbrahim Demiröz/ 20-07-2014

7 Temmuz 2014 Pazartesi

''Etki''

  



Kendimizi bilmeden dünyaya ayak basıyoruz aslında, farkında değiliz.Hiçbirimiz hemde...Ne ile kandırıldık da etkisi uzun sürdü doğumun..bir annenin acı cekmesini anlarımda; dünyaya geliş amacımız bize göre neydi?Herkes de bir cennet telaşı,yolu keşfetmek arzusu,meraklı bir bozkır aşkı tadında didinip durmak..mahrum kalmamak, bilinmeyen nimetler, verilen fetvalar, sıgındığımız geceler, su verdiğimiz goncalar etkiledi bizi..başka bir sebebi var; bizde gizli değil sadece..herkesle aynı zamanda dünyaya gelip; başlıyorsun yaşamaya, etrafına bakmayı da ihmal etmiyorsun hani..kendimize güvenemeyiz, yaşamayı da bilemeyiz bir türlü..gidilmesi gereken yol bekler seni,beni,bizi.. bu saatten sonra, hoşgeldin demek düşer bize,herkese..kendi kendimize..aşağıdan gelip yukarıları göç etmek isteriz..öğretidir bu.koynumuzda  sakladığımız hatıralar biriktirmeye başlarız, hoşumuza gitsin ya da gitmesin..
Sonra etkiler başlar..yavaş yavaş işler ruhumuza...

İlk tatdığın duygudur güven.zordur senin için, bebeklikte tanışman,saf sevginin ödülüydü önceleri..şimdilerde safların ödülü oldu da hadi neyse..bitmez etkiler.. gülmeyi,ağlamayı,sevmeyi,yıkmayı,yakmayı,yapmayı..çok koşup harap olmayı-hayal olmayı öğrenirsin..durursun uçsuz metruh bir binanın önünde, film şeridi tadında ki hayatını okursun..bir sigara bitimi zamanıdır düşüncede kalman sadece, etkisi o kadardır..fazla bekleyemessin,dünya küçük ve hiç bir yere sığamassın..başını alıp gidesin gelir, masum ellerin bile dikenlenmiştir artık..hancıyla tanışırsın hayatında..tanışınca anlarsın ne demek istediğimi,bunu da unutma..herkes kadar masumsundur, herkes kadar yalancısındır..doğrunun hükmünü vereceğin zamanlar olur.. kaldığını düşündüğün zamanlar olur, çabuk gecer ama; merak etme..Allah ile tanışırsın uzun bir yolculuktan sonra..kendin keşfedersin, keşfetmek istersin, seni yaradanı..

Bitmez o tatlar..dokunmalar kalmıştır geride..dokunulunca kanayan yaralar bir de..yanacağını bile bile ateşte uçuşan rüyaların gelir aklına..el tırnaklarında oluşan özlem sıkışmıştır..söndüremessin..söndürmek istemessin gizli ateşini..gücü öğrenirsin..dağ gibi yığılan etkilere inat; dağ olduğunu düşünürsün,kor alevden korkarken..kor alev olmuşsundur..farkına bile varmassın..aramaların mı bitiyor, sesin az çıkmaya mı başladı..yoksa duymalarında mı bu yavaşlık? Hay allah affetmeler başlıyordur senin için..ateş demek; af demek..ateş demek; yak demek.. ateş demek; yan demek..bunu da öğrenirsin,sessiz sedasız..yolculuklar uzundur, gidecegin yeri bilmiyorsan..yolcular uzak, kurak gönüller birer tuzak..ay şahittir başlayan etkilere..gün şahittir..bir de senin yanında ki melek..tanışırsın onunla..seversin de istemeden..bilmeden..yalancı şahitlik yapacaktır sana..olmasını istersin yanında,hayatında..sen de biliyorsun..gişede bekleyen kısa boylu kadın gibidir,yanındaki melek..görünüp kaybolması; hep seni rahatsız etse de elinden bir sey gelmez..sende kaybolursun..bir daha dönmemek üzere..yüzünde tebessüm..ilginç bir gülümseme vardır, dal budak çehreli yüzünde...ve etki biter...

Geride bıraktığın sadece üzeri çizdirilmiş, şekilli bir mermer..yazısı bile tam belli olmayacaktır belki..olmasında zaten..etkisi ne oldu ki dünya denen dönemecin;bunun etkisi olsa neye yarar..hayat izlerin, kalp tanesi yerindedir..hak senin için bir tanedir..kader seni aldatmamıştır bu sefer..yazmıştır sağına..ya da soluna..kim bilir? 

İbrahim Demiröz//07-07-2014

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Koku....

  


Koku nedir Tiryandafilya?

Duyulabilir mi mesela...

Ekmek kokusu,konuşabilir mi..özlenebilir mi kuru bir ayaz..sevgi kokusu,yağmur kokusu, aşk kokusu,hiç bitmeyen gül kokusu.Ya cümleler, koklanabilir mi? Dokunabilir mi bulmak zorunda olduğun mevsimi...küfredilebilir mi seni anımsattığı için yoldan gecen birine...Eski bir yapraktan öc alınabilir mi koklanarak..savaş mesela; sevilebilir mi,uğruna yapıldığı için..okunabilir mi yazarı ölümlü bir kitap..yenilebilir mi sevmediğin kereviz,dua edilebilir mi yokluğuna; soğuk gecelerle dans edilebilir mi; yüzünü düşünerek,üşüyerek...infazı verilir mi kelimelerin, seni anlatmadığı için..imkanı olabilir mi mesela...

Anne kokusuna denk gelen ne olabilir bu hayatta, kızarmış gökyüzü olabilir mi mesela; doğurmaya bekleyen sancılı gökyüzü, acı çekebilir mi?Koku,şehvetli olabilir mi, günahsız şekilde..hiç düşünmeden günaha girebilir misin mesela. cehennemi hissedebilir misin tenimde,yerimde..nedenini bilmeden nefesini tutar mısın?yedeklemediğin bir hayat ödünç verir misin yaşama,akşama..kıymetini nasıl bilirsin çöldeki incinin değerini; boynunun hınç eden ağırlığını,ödüllendirebilir misin..hiç düşünmeden?dagıtabilir misin yıllarca kurduğun düşlerini..hangi mübarek elleri itersin; kınalı hangi saç telini kopartabilirsin koklayarak..

sen değilmiydin cenneti mi dağlayan..ben değil miyim günaha bağlanan. güzel bir intikam koklaya bilir misin eşsiz bir kayıp resim tadında..perişan olmak ister misin mesela koklamadığın her an için.oyuncak kırar mısın mesela,hayatı oyuncak görebilir misin..cennetin ovalanmış sokaklarını mesken tutabilir misin..koyu eksik cennet de kokuyu ister misin, günahına ragmen.koklamayı, görmeye tercih ettiğin oldu mu mesela..her seye rağmen...


Ben vazgeçebirim ama..her şeyden, yapraktan,yapmaktan,koklamaktan..bahar için koku için her şeyden vazgeçilir..vazgeçebirim..görmelisin bunları..duymalısın..koklamalısın..her şeye rağmen okumalısın,dokunup sessizce oturup düşünmelisin Tiryandafilya...

     
                 İbrahim Demiröz//02-07-2014

22 Haziran 2014 Pazar

Hayaller..Pazar

 

En yakın dostu yollar olan insanın mutlulugu ne kadar hoş olabilir ki?
gördükleri, duydukları sade ona özel...

perdesi gökyüzü,baş döndürücü bir gece olması an meselesi olabilir bence...yatıp uyumak istersin..sonra uyanıp alarsın masmavi geceyi...yakıstıramassın kendini, yolda verilen nahoş molaları...yolculuk sadece iki nokta arası gidilecek bir mesafe olmaktan cıkar senin için..bir düzen, kurgusu sende gizli bir kısa film belki..telefonunu bırakıp gitmek an meselesidir aslında.onu da yapacaksındır da. ailen aklına gelir sonra..büyük bir  neyse çekip rahatlarsın.

sonra uyanırsın.. derin uykundan.. nerdesin peki?hay allah rüyaymış... yarım kaldı düşler dersin, ama aklında bir kıvılcım, munzip bir gülüş eşlik eder bereketli dudaklarına..kalkarsın yatağından, gecen arabalar daha bir ayrıntılı görünür sana.. daha bir çekici, daha bir davetkar..bir yanda da hayat, parmak sallar sabaha, sana.. sakın! demekten kendini alıkoyamaz..işine bakarsın, zorla, sen olmamak üzere...

öyle bir pazar sabahıydı bugün benim için..uzun süredir erken kalkmanı verdiği bir yoklamaydı sanırım..unuttuğumu sanmamı istemiş olmalı..belki bir odric olma yolunda ilerleyen bir arkadaş vardır insanın içinde kim bilir.. özellikle pazar sabahları hayatına giren..en rahat sabahını rahatsız etmektir görevi, öyle düşünürsün..
ve öyle olur...


her şeye rağmen iyi pazarlar.. 
size ve kendime

İbrahim Demiröz//22-06-2014

9 Mayıs 2014 Cuma

Sağlıklı. Yas.Birkan Keskin...

 


Sağlıklı. Yas.

Aslı Serin’e, aslından ilhamla.
Yas ne Ross?
O ne!?
Ben rüyaya inanırım mesela, mıhlanmış duygulara.
Rüya dediğim de senin anladığın değil, bunu da
belirteyim laf arasında.


Yas, üstelik sağlıklısı ne bunun, ha benim kuzum!
Biz ufak ufak ölmek diyoruz memlekette buna.
Bunun için var bizim sıra sıra ‘hastalıklarımız’
Doktor muyuz biz Ross. Biz sadece ağrıyı bileriz.
Biz sadece ağrıyı biliriz de diyebilirdim, demedim.
(Ben böyle dediğimde sen de bana diyeceksin ki,
hah! işte bu senin duygun!)
(Hadi ordan Ross!)


Biz Ross öyle işte sana göre yanlış kalmayı biliriz.
Başkasını bilmediğimizden değil bak bunu da
bil laf arasında.
İnkarmış pazarlıkmış kabullenmekmiş
bilmemneymiş
Geç bunları Ross. Geç bunları.
Aynı günde ölür aynı günde yıkar aynı gün gömeriz.
Bizim buralarda Ross, her şey aynı anda oluyor.
Aynı anda patlıyor birbirimizin gözü önünde bir bomba
Bir küçük kız. Ölüyorlarız.
Birinin kolu kırılıyor, sızdırmayın, kalsın yen içinde diyorlar.
Yen içinde patlasın ödünüz!


Aynı anda kaza geçirir misal trafik canavarı imgemiz
Bir otobüs dolusu genç, hangisi öldü, kurtuldu mu benimki diyemeyiz.
Benimki diyemeyeceğimiz bir yerdeyiz biz Ross.
Odalardan kara kara milyarlar yürür biryerlere
ve aynı anda dilenir soğukta yerli ve suriyeli dilencilerimiz
ve hah tam sırasıymış gibi aynı gün kırar kalbimizi sevgilimiz
Taksim sıraselviler soğukta sıra sıra elini ısıra ısıra Ross!


Yetmez mi, saydırtma bana daha fazla.
Biz Ross zurnanın zırt dediği bir deliğe benziyoruz.
Nasa baksa belki de uzaydan, belki de uzaydan değiliz.
Bula bula aynı günü bulur da ölür mahalleden
Çok sevdiğimiz nur yüzlü Firdevs teyzemiz
Ross sen bunları yaşasaydın, üç beş günümüzü görseydin bizim
Koymuşum yasına derdin Ross.
Cinnet üstüne yapardın doktoranı aynı gün hiç uzatmadan.


Geç bunları Ross, geç bunları.
Nasıl olsun bizim öyle kompartıman kompartıman
‘sağlıklı’ süreçlerimiz

Biz Ross, al sana misal;
Ali öldürüldü dövülerek,
Kadın erkek hepimiz onun anasıyız.
Sağlıklı yas ne Ross?

18 Nisan 2014 Cuma

Müptezel-[Şiir-7]

 

Ne duydukların; ne de gördüklerin tam
hasıraltı ettiğin bakışların, uzaklaşmış senden.
tiz'i eksik tiratlar eşlik eder yaşamına,
illegal yollardan.

rolü çalınmış bir oyunculuk gösterdin,
oynamayı üşendin onu da.
müptezel olmuşsun, sevgi kırıntılarına
nöbetçi eşlik eder; asil uykuna,
rüyada yakalama ümidiyle.

İbrahim Demiröz/18-04-2014

11 Nisan 2014 Cuma

Fısıldaşan çiçek-[Şiir-3]

 

Balkonda sessizce fısıldaşan çiçekler seslenir gök kubbeye
mistik kokular yaymak istercesine.
duvarları yoklar,kapalı kapılar ardından,kendi içlerine doğru,
adlarını kendi koymak ister,ezan sesleri içinde.
kokuşmuş sevgine inat.

Bilir içindeki sevgi kırıntılarını,ulaşmak istemez 
Rabbı yeter ona; suyu,sesi,ışığı
komşu balkonları birleştirmesini iyi bilir, sana dair.
sessiz gölgeler sığınağı olur her daim
ısıtıcı bakışına inat.
bakışlarını bölmesini iyi bilir;
kendi istemiyle mücadele edercesine.

başka duvar dibine gideceksin,bekle biraz,sabret.
başka yerde hizmet etmeni istercesine.
konar-göçer mişsin çünkü...
yaşaman için bu gerekliymiş,

sahibini dinle çiçek
sahibini dinle...

İbrahim Demiröz-11-04-2014

12 Mart 2014 Çarşamba

استقلال مارشى ---İstiklal Marş

      

       
استقلال مارشى
İstiklal Marşı

قورقما، سونمز بو شفقلرده يوزن ال سنجاق
سونمدن يوردمك اوستنده توتن اك صوك اوجاق .
او بنم ملتمك ييلديزيدر، پارلاياجاق
او بنمدر ، او بنم ملتمكدر انجاكق

چاتما ، قوربان اوله يم ، چهره كى اى نازلي هلال
قهرمان عرقمه بر كول .. نه بو شدت بو جلال ؟
سكا اولماز دوكولن قانلريمز صوكره حلال
حقيدر ، حقه طاچان ، ملتمك استكلال

.بن ازلدن بريدر حر ياشادم ، حر ياشارم
!هانكى چیلغین بکا زنجير ووراجقمش ؟ شاشارم
،كوكره مش سل كبى يم : بنديمى چيكنر، اشارم
.ييرتارم طاغلرى ، انكينلره صيغمام طاشارم

،غر بك افاقنى صارمشس چليك زرهلى ديوار
.بنم ايمان طول و كوكسم كبى سرحدم وار
،اولوسون ، قورقما نصيل بويله بر ايمانى بوغار
مدنيت ! ” ديديكك تك ديشى قالمش جاناوار ؟ “

،آرقاداش ! يورديمه الچاقلرى باصديرمه صاقين
.سپر ايت كووده كى ، طورسون بو حياسزجه اقين
..طوغه جقدر ساكا وعد ايتديكى كونلر حقك
.كيم بيلير ، بلكه يارين ، بلكه ياريندن ده ياقين

!باصديغك يرلرى ” طوپراق ! ” دييه رك كچمه ، طانى
.دوشون التنده كى بيكلرجه كفنسز ياتانى
:سن شحيد اوغليسين ، اينجيتمه ، يازيقدر، آتاكى
.ويرمه ، دنيالرى آلسه ك ده ، بو جنت وطنى

كيم بو جنت وطنك اوغرينه اولماز فدا ؟
!شحدا فيشقيره جق طوچراغى صقسه ك ، شحدا
،جانى ، جانانى ، بوتون واريمى السينده خدا
.ايتمسن تك وطنمدن بنى دنياده جدا

:روحمك سندن الحى شودر انجاق املى
،دكمه سين معبديمك كو كسنه نامحرم الى
بو اذانلركه شحادتلرى دينك تملى
،ابدى يورديمك اوستنده بنم ايكله ملى

،او زمان وجد اله بيك سجده ايدر وارسه طاشم
،هر جريحه مدن الهى ، بوشانوب قانلى ياشم
!فيشقيرير روح مجرد كبى يردن نعشم
.او زمان يوكسله رك عرشه دكر ، بلكه ، باشم

! دالغه لان سن ده شفقلر كبى اى شانلى هلال
.اولسون ارتيق دوكولن قانلريمك هپسى حلال
:ابدياً سكا يوق ، عرقمه يوق اضمحلال
،حقيدر، حر ياشامش ، بايراغمك حريت
.حقيد حقه طاپان ، ملتمك استقلال

محمد عاكف
Mehmed Akif                                                                                                 

3 Cisim Problemi

  yeniden